DOLAR 32,2234 -0.11%
EURO 34,9331 0.17%
ALTIN 2.445,790,57
BITCOIN 19734970,71%
İstanbul
18°

PARÇALI BULUTLU

04:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

fikret

fikret

22 Nisan 2024 Pazartesi

İstanbul’da, “Şehitlere rahmet Filistin’e destek” yürüyüşünde hilafet bayrağı açan bir kişiye yumruk atıldı.

İstanbul’da, “Şehitlere rahmet Filistin’e destek” yürüyüşünde hilafet bayrağı açan bir kişiye yumruk atıldı.
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İstanbul’da, “Şehitlere rahmet Filistin’e destek” yürüyüşünde hilafet bayrağı açan bir kişiye yumruk atıldı.

Yürüyüş, Taksim Meydanı’nda yapıldı. Yürüyüşte, Filistin’de yaşananlara tepki gösterildi ve şehitler için dua edildi. Yürüyüş sırasında, bir grup gösterici hilafet bayrağı açtı.

Bayrağı açan göstericiye, bir başka gösterici yumruk attı. Yumruk atan gösterici, “Biz Türküz, hilafet bayrağı açamazsın” diye bağırdı.

Yumruk atan gösterici, polis tarafından gözaltına alındı. Hilafet bayrağı açan gösterici ise yürüyüşe devam etti.

Olay, sosyal medyada da gündem oldu. Bazı kullanıcılar, yumruk atan göstericiyi kınadı, bazıları ise destek verdi.

Konuyla ilgili açıklama yapan İstanbul Valiliği, olayın “ifade özgürlüğünün gaspı” olduğunu belirtti. Valilik, olayla ilgili soruşturma başlatıldığını açıkladı.

Olay, Türkiye’nin siyasi gündemini de etkiledi. Muhalefet partilerinden CHP ve HDP, olayı kınadı. iktidar partisi AKP ise olayı “provokasyon” olarak değerlendirdi.

Hilafet bayrağı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde kullanılan bir bayraktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından, hilafet kaldırılmıştır.

Hilafet veya Halifelik

İslami siyâsî ve hukukî yönetim makamına ve yönetime verilen isim. Halife ise Hilafet makamındaki kişiye denir. İslam peygamberi Muhammed’in ölümünden sonra makam bir süre daha bir yönetim biçimi olarak varlığını sürdürmüş olsa da zamanla daha çok İslami bir toplumu veya İslam Devleti`ni vurgulamak için kullanılan bir terim olmuştur.

Etimolojik olarak ‘ halife ‘ kelimesi

(Arapça: Allah’ın temsilcisi) hak kazandığı için adaletle Allah’ı temsil eden; ‘yetkili temsilci’ anlamına gelmektedir. Kuran’a göre Allah, Adem’i veya onun şahsında sembolik olarak insanlar arasından seçtiği şahısları yeryüzünde halife yapacağını bildirmiştir. Kur’an’da insana Allah’ı temsilen (halife olarak) adaletle karar verme yetkisi verildiği belirtilir.

“Rabbin, Meleklere: ‘Ben, yeryüzünde bir temsilci (halife) var edeceğim’ demişti. Onlar da: ‘Biz seni şükrünle yüceltir ve takdis ederken, yeryüzünde kargaşa çıkaracak ve kan dökecek birilerini mi var edeceksin?’ dediler. Allah, ‘şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim’ dedi.” Bakara 2:30

Bu bağlamda Kuran’a göre Allah, Davut’u halife tayin etmiş ve kendisine karar verme yetkisi (Hüküm) vermiştir:

“Ey Davud, gerçek şu ki, Biz seni yeryüzünde halife (temsilci) kıldık. Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, boş heveslere (hevaya) kapılma; sonra seni Allah’ın yolundan saptırır. Şüphesiz Allah yolundan çıkanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azab vardır.” Sâd suresi 38:26.

Halifelik ve Mezhep ayrılıkları

Halifelik daha çok müslümanların Sünnî kanadının temsilcisi olarak kabul görmüştür. Şiî kanadı büyük ölçüde Sünnî hilafet yönetimi altında yaşasa da Halife’yi kabul etmemişlerdir. Halifeliği Şiî’likteki İmamet’ten farklı kabul etmek gerekir. İmamet teokratik bir özellik taşımasına rağmen, Halifelik teokratik bir özellik taşımamıştır. Halifeler yetkilerini saltanat dahi olsa Ümmet’in biat’ı ile devralmışlar, yönetim işlerini de büyük ölçüde danışmaya dayalı olarak yürütmüşlerdir. Bu anlamıyla teokratik olmaktan öte dünyevîdir.

Halife, ilk zamanlarda İslam toplumunda ileri gelenlerin seçimiyle başa geldiği halde ama nedeni bilinçsiz bir şeklilde, Emevi ailesine geçmesinin ardından saltanat şeklini almıştır. Abbasi Hanedanı’ndan gelen halifelerin 10. yüzyılda zayıflamasına kadar devlet başkanı görevini yürüten halife, bu dönemde siyasi gücün yerel hükümdarların eline geçmesinin ardından sadece ruhani önder veya İslami toplulukların onursal lideri haline gelmiştir. Abbasiler döneminde Bağdat’ta yaşayan halife, Moğolların 1258 yılında Bağdat’ı yağmalamaları sonucunda Mısır’a Memluk himayesine kaçmış, 16. yüzyılın başında Yavuz Sultan Selim’in Memluklar’a son vermesiyle birlikte İstanbul’a taşınmıştır. Daha sonra Osmanlı Hanedanı’na geçen halifelik, 3 Mart 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kaldırılmıştır.

Peygamber bir sözünde şöyle demiştir: “Benden sonra hilafet 30 yıldır. Sonra hanedanlık başlar.” İbn-i Kesir bunu şu şekilde yorumlar: “Hasan bin Ali bin Ebu Talib ile halifelik 30 yıla tamamlanmış oldu. Hasan, Muaviye’ye ölümünden sonra halifeliğin Hüseyin’e geçmesi şartıyla halifeliği bıraktı.[kaynak belirtilmeli] Muhammed’in ölümü ile bu tarih arasında geçen süre tam 30 yıldır.” Nitekim Muaviye’den sonra hilafet babadan oğula geçmiştir. Bahsi geçen hadis nedeni ile ilk dört halife diğerlerinden hep ayrı tutulmuştur ve Hulefa-i Raşidin (Yetkin Vekiller) olarak adlandırılır.

 

İslam öncesi Arap toplumundaki sosyal ve siyasal örgütleniş kabileler düzeyindeydi. Bu düzensiz yapı, İslam öncesi Arap toplumundaki kaos ve güvensizlik ortamının sebebiydi. Birbiri ile sürekli savaşan kabilelerden kurulu toplum her türlü gelişmeden ve ilerlemeden uzaktı.

İslam, başlangıcından beri bu kabile düzenine ve kabile değerlerine karşı mücadele etmiştir. Arap toplumu, onun ölümünden sonra, dağılıp kabile düzenine geri dönme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Bu çözülmeyi önlemenin tek yolu, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ardılını seçerek iç çatışmaların önüne geçilmesi ve bütünlüğün sağlanmasıydı.

İlkhalifeseçilen Ebu Bekir, sahte peygamberlerle mücadele ederek içeride birliği sağlamış ve Arapların eski düzene geri dönmesinin önüne geçmiştir. Ayrıca, daha önce kabileler arası savaşlarda harcanan ve Arap toplumuna zarar veren enerjiyi, dışarıya yani Bizans ve Sasani üzerine çevirerek İslam toplumu’nun fetih ve cihat amacında birleşmesini sağlamıştır.

Ebu Bekir’den sonra gelenhalifeÖmer ise, bir yandan dış fetihlere (Mısır, Kudüs, İran, Horasan) devam ederek Arap dünyasının bölünmesini engellemiş, bir yandan da örgütlenmesini geliştirmiştir. İslam toplumu, Ömer döneminde devlet halini almıştır. Daha sonra İslamî siyâsî yapılanmanın ilk düzenli örnekleri Ömer döneminde görülür.

ÜçüncühalifeOsman döneminde fetihler aynı hızda devam etmiş ve ilk kez İslam dünyası denizlerde kendini göstermeye başlamıştır. Fakat, Ebu Bekir ve Ömer döneminde bastırılan kabile çekişmeleri, Osman döneminde tekrar yüzeye çıkmaya başlamıştır. Emevi ailesinden gelen Osman’ın kendi kabilesinden olanlara devlet görevlerinde ayrıcalıklar tanıması, yüzeye çıkan bu çatışmaların sonucudur. Osman’ın bu davranışı, İslam dünyasını bölecek olan olayların ilk tohumunu atmıştır. Nitekim bu ayrılık İslam’daki siyasi mezheplerin ortaya çıkışına neden olmuştur.

Kısa zamanda meyvesini veren bu ayrılık tohumları, Osman’ınhilafetininkanlı bitmesine yol açmıştır. Kendi iktidarına karşı Kufe’de başlayan isyan dalgası, zamanla Mısır ve Basra’ya da sıçramıştır. Osman 656 yılında evine yapılan saldırıyla öldürülmüştür. Saldırıyı yapanın kim olduğu üzerinde kesinlik olmadığı halde, bu cinayetin İslam dünyasındaki karışıklıkların ve mezhep ayrılıklarının kapısını araladığı kesindir.

Sonrakihalifeolan Ali döneminde, temeli İslam öncesi kabile çatışmalarına (başta Emevi-Haşimi rekabeti olmak üzere) kadar uzanan iç karışıklıklar daha da büyüdü ve Muaviye taraftarları (Emeviler) ile Ali taraftarları arasında savaşa dönüştü. Savaş meydanında Ali’nin askerlerinin galip gelmesine rağmen yapılan görüşmelerde Ali bu üstünlüğü kaybetti. Kısa bir süre sonra Ali’nin Harici Abdurrahman bin Mülcem tarafından öldürülmesiyle birlikte Emevilerhilafetiele geçirmiş oldu.

istanbulda-sehitlere-rahmet-filistine-destek-yuruyusunde-hilafet-bayragi-acan-bir-kisiye-yumruk-atildi

0

BEĞENDİM

ABONE OL